Gündelik yaşantımızda birbirinden farklı özellik ve karakter yapılarıyla birçok kişiyle iletişim ve etkileşimde bulunuruz. Bu birçok kişi kapsamına beraber yaşadığımız insanlar, ailemiz, iş hayatımızdaki insanlar, çevremizdeki insanlar ve bunun gibi birçok şeyi sığdırabiliriz.
İnsanda doğuştan gelen bir şey olan bu etkileşim ve iletişim ihtiyacı insanların davranışlarının şekillenmesinde de etki oluşturmuştur. Bir iş yerinde çalışanların birbirine karşı davranışları, aile içerisinde ebeveynlerin birbirlerine ve çocuklarına karşı davranışları veya sosyal-gündelik yaşamda insanların birbirlerine karşı davranışları bunlardan bazılarıdır.
İnsanlarda oluşan bu davranış bilinci bireylerin belirli bir yaşamsal süreçlerinin bütünleşmesiyle oluşagelmektedir ve bu durum durağan bir süreç değildir. Yaşamın her evresinde kendini değiştirebilen, yenileyebilen, çevresel ve fizyolojik sorunlarla beraber aksayabilen bir yapıda özellik göstermektedir.
Topluluk içerisinde bahsettiğimiz bu davranış kalıpları her ne kadar kalıp olarak görülebilecek olsa da insanların biricik özellik gösteren kişilik yapıları bu davranışların farklı şekilde ifade edilmesini açıklamaktadır. Evet, her birey kendine özgü bir kişilik yapısındadır ve bu durum her bireyin birbirinden bazen keskin farklılıklarla bazen de bireyi tanımlayıcı farklı özellikleriyle ayırt edilmesini sağlamaktadır. Her bireyde var olan bu tanımlayıcı özellikler bireyin kişiliğinden birer parça olarak karşımıza çıkmaktadır.
Herkeste farklı olarak gözlemleyebildiğimiz ve kişiyi ayırt etmemize yardımcı olan bu davranışların oluşumunu ise kişiliğin gelişim süreci belirler. Kişiliğin gelişim sürecine baktığımızda bu süreci tamamen belirli bir döneme özgülemek yanlış olacaktır. Çünkü birey doğumundan ölümüne kadar ki bütün süreçlerinde genel itibariyle bir bütündür ve durağan bir gelişimsel süreç yapısında değildir. Ancak bazı özelliklerinin oluşumunda bireyin belirli bir yaşamsal dönemindeki yaşayışları önemli etkiye sahiptir.
Yani bireylerde değişmeyen kişilik yapıları vardır. Ancak bunun yanında birey biyo-psiko-sosyal bir yapıda da olduğundan dolayı çevresel ve kendi ruhsal durum etmenlerine göre de farklılaşmalar oluşmaktadır.
Bu yüzden bireyde kişilik oluşumu doğuştan gelen ve sonradan kazanılan özelliklerin birleşiminden oluşmaktadır. Bu oluşumda bireyde genelde değişmeyen kişilik özellikler (mesela bireyin kendisine özgü mizaç veya huy) kalıtım ve biyolojik süreçlerle gerçekleşirken değişim gösterebilen kişiliğe ait özellikler (mesela bireyin karakteri) ise bireyin içinde bulunduğu çevresel etmenlere göre farklılık göstermektedir.
Bu farklılıklar bireyin doğuştan itibaren ebeveynleri ve içerisinde bulundukları çevrenin etkisine göre gerçekleşmektedir. Burada aile faktörü büyük önem taşımaktadır. Çünkü birey anne ve babasından genetik yolla aldığı özelliklerle kişiliğinin değişmeyen özelliklerini oluştururken içerisinde yaşadığı aile bireylerinin birbirleriyle olan iletişim ve etkileşimlerinde konuşma dili, davranış şekilleri veya kültürel özelliklerine bağlı aile veya yakın çevresindeki insanların davranışlarına göre kendi kişilik oluşumunu şekillendirmektedir.
Aile faktörünün bu etkisi her bireyde farklı yapıda kişilik gözlenmesini sağlamaktadır. Bu durum kişilerin farklı olay ve durumlar karşısında farklı tepki veya davranışlarda bulunmalarının bir göstergesidir. Bu yüzden bireylerde gözlemlenmek istenen dengeli ve düzgün bir kişilik yapısı oluşumunda aileye büyük görevler düşmektedir.
Bireyin doğumundan yetişkin bir evreye kadar gelen süreçte bireyler belirli bir süreye kadar gözlem yoluyla ebeveynleriyle iletişim ve etkileşimde bulunurken bu süreç gelişimsel dönemlerin ilerleyişiyle birlikte karşılıklı iletişim-etkileşime dönüşmektedir. Bu yüzden ailelerin çocuklarının yetişme sürecindeki davranışları veya çevresindeki bireylerle olan etkileşim ve iletişimleri çocuğun dengeli bir kişilik yapısının oluşmasında büyük öneme sahiptir.
Çocuklar, öğrenme süreçleri boyunca ailesiyle, çevresiyle etkileşimleri sonucunda kendilerinde belirli bir kişilik yapısı oluşturmaktalardır. Bu öğrenme süreçlerinin önemli bir kısmını ise ebeveynleri ve ailesiyle geçirdiği zaman sürecinde oluşturmaktadır. Bu sebepten çocukların doğumdan itibaren aile içerisindeki ebeveynlerin, çocuklarına ve birbirlerine karşı tutarlı ve dengeli davranışlarda bulunmaları çocukların dengeli bir kişilik yapısına sahip olabilmeleri açısından önemlidir.
Metin Yüksel ATAR