Solunumun ritmi, düzenli (regüler) ve düzensiz (irregüler) olabilir. Yenidoğan (0–28 günlük bebek) ve bebeklerde solunum merkezi tam olarak görevini yapmaya başlamadığından irregüler solunum görülebilir ve bu durum normaldir.Solunum tipleri (türleri) ve özellikleri
Takipne: Solunum hızının normalin üzerinde olmasıdır. Solunum hızlı ve yüzeyseldir fakat düzenlidir. Bu durumda, hasta veya yaralı ile sürekli iletişim hâlinde olunmalı, korku ve endişelerini gidermeye çalışmalıdır. Ayrıca vücut sıcaklığı da kontrol edilmelidir.
Bradipne: Solunum hızının normalin altına inmesidir. Solunumun derinliği normal ve düzenlidir. Bu durum, bazı ilaçların ve hastalıkların yan etkisi olarak ortaya çıktığından, iyi bir öz geçmiş alınmalıdır.
Apne: Solunumun, geçici bir süre durmasıdır. Kalıcı olarak solunumun durması solunum arresti olarak adlandırılır.
Dispne: Soluk alıp verme sırasındaki solunum güçlüğüdür. Hasta soluk alıp verme sırasında sıkıntı çeker. Bunun sonucunda kanın oksijenlenmesi bozulur.
Solunum sırasında çok çaba harcandığından burun kanatları solunuma katılır ve yüz kızarır.
Hiperventilasyon: Solunumun hızı ve derinliğinin artmasıdır. Sadece solunum derinliğinin artması hiperpne olarak tanımlanır. Aşırı fiziksel güç sonucu ortaya çıkar. Bu durumda hasta hemen dinlendirilmelidir. Hasta ile iletişim kurularak hastaya derin ve yavaş yavaş soluk alıp vermesi söylenmelidir. Bu durum, solunum hızını düşürmede yardımcı olacaktır.
Cheyne-stokes solunum: Solunumun hızı ve derinliğinin bozulması sonucunda meydana gelir. Solunum hızı ve derinliği önce artar, ardından düşer ve hasta apne nöbetine girer. Ağır kalp yetmezliği, üremi (kanda ürenin bulunması) ve nörolojik hastalıkların neden olduğu koma (bilincin tamamen kaybolması) gibi durumlarda görülür. Sık aralıklarla hastanın solunumu kontrol edilmeli ve yalnız bırakılmamalıdır.
Kusmaul solunum: Solunumun derinliği, normalden çok fazla artar. Derinliği ile beraber hızı da artar. Genellikle metabolik asidoz ve diyabet (şeker) komasında görülür.
Biot solunum: Hastada, 2–3 takipne solunumdan sonra apne gelişir. Takipne ve apne, periyodik ve düzenli olarak birbirini izler. Bu durum, kandaki oksijen yoğunluğu ile ilgilidir.
KAYNAK: Hemsire.Com
Takipne: Solunum hızının normalin üzerinde olmasıdır. Solunum hızlı ve yüzeyseldir fakat düzenlidir. Bu durumda, hasta veya yaralı ile sürekli iletişim hâlinde olunmalı, korku ve endişelerini gidermeye çalışmalıdır. Ayrıca vücut sıcaklığı da kontrol edilmelidir.
Bradipne: Solunum hızının normalin altına inmesidir. Solunumun derinliği normal ve düzenlidir. Bu durum, bazı ilaçların ve hastalıkların yan etkisi olarak ortaya çıktığından, iyi bir öz geçmiş alınmalıdır.
Apne: Solunumun, geçici bir süre durmasıdır. Kalıcı olarak solunumun durması solunum arresti olarak adlandırılır.
Dispne: Soluk alıp verme sırasındaki solunum güçlüğüdür. Hasta soluk alıp verme sırasında sıkıntı çeker. Bunun sonucunda kanın oksijenlenmesi bozulur.
Solunum sırasında çok çaba harcandığından burun kanatları solunuma katılır ve yüz kızarır.
Hiperventilasyon: Solunumun hızı ve derinliğinin artmasıdır. Sadece solunum derinliğinin artması hiperpne olarak tanımlanır. Aşırı fiziksel güç sonucu ortaya çıkar. Bu durumda hasta hemen dinlendirilmelidir. Hasta ile iletişim kurularak hastaya derin ve yavaş yavaş soluk alıp vermesi söylenmelidir. Bu durum, solunum hızını düşürmede yardımcı olacaktır.
Cheyne-stokes solunum: Solunumun hızı ve derinliğinin bozulması sonucunda meydana gelir. Solunum hızı ve derinliği önce artar, ardından düşer ve hasta apne nöbetine girer. Ağır kalp yetmezliği, üremi (kanda ürenin bulunması) ve nörolojik hastalıkların neden olduğu koma (bilincin tamamen kaybolması) gibi durumlarda görülür. Sık aralıklarla hastanın solunumu kontrol edilmeli ve yalnız bırakılmamalıdır.
Kusmaul solunum: Solunumun derinliği, normalden çok fazla artar. Derinliği ile beraber hızı da artar. Genellikle metabolik asidoz ve diyabet (şeker) komasında görülür.
Biot solunum: Hastada, 2–3 takipne solunumdan sonra apne gelişir. Takipne ve apne, periyodik ve düzenli olarak birbirini izler. Bu durum, kandaki oksijen yoğunluğu ile ilgilidir.
KAYNAK: Hemsire.Com