Herkesin arzulayıp tüm yaşamı boyunca hep öyle olmasını istediği bir durum: Mutluluk. Diğer yandan da herkesin bildiği bir gerçek var ki bu arzu edilen mutluluk herkeste veya her zaman gerçekleşemeyen bir özelliğe sahiptir. Mutluluk, insanın içinden gelen sevinç ve heyecan duygularını içinde barındıran ve bu duygulanımın davranış, jest, mimikler ve yüz ifadesiyle dışa yansıtıldığı bir yaşantıdır.
Herkes her zaman mutlu olamaz. Fakat bilinmelidir ki mutluluk başka yerlerde arayarak elde edebileceğimiz bir şey değildir. İnsanın kendisiyle barışık olması, kendine değer vermesi, yaşantısına anlam katacak iş veya uğraşlara odaklı bir yaşam düzeni oluşturmasıyla elde edilebilecek bir durumdur.
Aslında bir diğer deyişle mutluluk elde edilmekten ziyade kişinin kendisi tarafından oluşturabildiği bir yaşantıdır. Mutluluk için kişinin kendisi ve kendi hayatına yüklediği anlamlar önemlidir fakat bunu etkileyen faktörler de vardır.
Hastalıklar, yaşamda karşılaşılan uğraştırıcı yaşam koşulları, kişinin elinde olmadan gerçekleşebilen olumsuz durumlar ve bunlar gibi birçok faktör etkilemektedir.
Bunlar içerisinde bireyin kontrolünü sağlayabileceği faktörlerden birisi de sağlıklı bir yaşantının sağlanıp sürdürülmesidir. Hepimizin bildiği fakat bir kesim insanların kulak arkası ettiği düzenli ve sağlıklı beslenmenin önemi, düzenli hareket etme ve spor yapmanın önemi, kişisel ve çevresel hijyenin önemi gibi birçok önemli konularda gereken hassasiyet ve önem gösterilmeyince hastalıklara yakalanmak kaçınılmaz bir hale gelmektedir.
İnsan vücudu birbiriyle sürekli olarak etkileşim ve hareket olan kompleks bir bütündür. Hücrelerden organlara kadar, organlardan bütün olan organizmaya kadar bütün vücut işlev ve fonksiyonları birbiriyle iş birliği içerisinde çalışmaktadır. Bu durumu zincirin halkalarına benzetebiliriz.
Her nasıl ki zincir halkalarından herhangi bir halkada kopukluk yaşanması zincirin işlevini sekteye uğratıyorsa insan vücudunda da herhangi bir organ fonksiyon ve işlevinde problem oluşması insan vücudunun genelini etkileyecek olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Bunun sonucunda ise çeşitli hastalıklar oluşabilmektedir.
Bu olumsuz sonuçların kaynaklarına bakacak olursak bir kısmını düzensiz ve dengesiz beslenme, hareketsizlik ve kişisel- çevresel hijyeni önemsememe oluşturmaktadır.
Yediğimiz besinlerin miktarı ve içeriği, günlük alınan kalori miktarına oranla günlük hareketlerimizle yaktığımız kalori miktarı, günlük kişisel temizliğimize ve çevre temizliğimize verdiğimiz önem yani yaşantı düzenimizi oluşturan tüm kararlarımız sağlıklı veya sağlıksız bir yaşam tercihimizi oluşturuyor.
Dolaylı yoldan ise mutlu veya mutsuz bir yaşantı oluşmasını sağlıyor. Bu durumda kişisel tercihlerimiz kendi yaşantımızı şekillendirmiş olmaktadır. Eğer gerçekten sağlıklı ve mutlu bir yaşam isteniyorsa öncelikle yediğimiz besinler ve günlük hareketlerimiz arasında dengeli bir bağ oluşturmamız gerekmektedir. Ayrıca düzenli bir sporu bir araç olarak değil bir amaç olarak yaşantımızın bir parçası haline getirmemiz gerekmektedir.
Bunun yanı sıra sağlıklı bir yaşantının bir diğer gereği ise ruhsal iyilik halinin sağlanması ve sürdürülmesidir. Bu kapsamda kişinin gerçekten kendini iyi hissetmesi, yaşadığı ailesi, iş arkadaşları, çevresindeki insanlarla sosyal yaşantısında aktif rol alması, yaşadığı veya yaşayacağı stres yaratan durumlar, kendi elinde olmadan gerçekleşen üzücü olaylar vb. durumlara karşı baş edebilme mekanizmasını aktif bir şekilde kullanarak bu durumların üstesinden gelebilmesi de önemli bir faktördür.
Metin Yüksel ATAR