Dünden bugüne hemşireliğin tarihsel gelişimi

Hemşirelik; kökü çok eskilere dayalı bir meslektir, Bu yüzden devraldığımız miras oldukça yüklüdür ve hemşireliğin bugününü de etkilemektedir. Çağlar boyu, dinlerin de etkisiyle yoksul ve hasta insanlara "kendini düşünmeksizin” ve "isteyerek” yardım etmeyi amaçlamıştır.

Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte Avrupa'da, özellikle aristokrat kesimden kadınlar, hasta bakım hizmetlerini üstlenmişlerdir. Bu kişiler maddi olanaklarım ve yaşamlarını kilise aracılığıyla Tanrı'nın hizmetine adayan kişilerdi.

Devlet erkinin zayıf, buna karşılık kilise erkinin güçlü olduğu bu dönemlerde diğer birçok kurum gibi, sağlıkla ilgili uygulamalar da kilisenin elindeydi. Halk bu hizmetlerden ücretsiz yararlanmaktaydı. Yalnızca ödeyebilecek durumda olanlardan ücret alınıyordu. Bakım hizmeti veren kadınların saygın statüleri verdikleri hizmeti de saygınlaştırmıştı.

Kadınlar uzun yıllar, bağımsız sağlık hizmeti vermiş ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle önemli bir konuma gelmişlerdi. Kilise bu kadınların toplumdaki gücünden tedirgindi ve bunları "cadılık”la, "büyücülükle” suçlayarak baskı yöntemleri uygulamaya başladı. Din devrimi (reformlar) ile birlikte, katolik kilisesinin gücü zayıflayıp protestanlık güçlenince, hasta bakım hizmetleri desteğini önemli ölçüde yitirdi. Yeni oluşmakta olan Avrupa devletleri, "laik” niteliklerini henüz kazanmamışlardı. Başka bir deyişle, dinden bağımsız ve devlet sorumluluğunu üstlenecek denli güçlü ve örgütlü değillerdi.

Sahipsiz kalan hasta bakım hizmetleri, eğitimi olmayan ve toplumun alt sosyo-ekonomik sınıflarından gelen eğitimsiz kişiler tarafından ve ücret karşılığı yapılmaya başladı. Sağlık hizmetlerini halka yaygırı ve etkili bir biçimde götürmekte olan, bu nedenle de halk üzerindeki etkileri fazla olan kadınların bu hizmeti vermeleri; kilise ve kiliseyle işbirliği yapan aristokratlar ve bu iki grupla işbirliğine giren hekimler tarafından engellendi. Bakım hizmetleri geriledi ve bu işle ilgilenen grupların toplumdaki saygınlığı azaldı.

Ulus devletler güçlendikçe, bakım ve tedavi hizmetleri devlet eliyle örgütlenmeye başladı. 19.yüzyıla dek bakım hizmeti verenler bu konuda örgün bir eğitim görmeden, usta-çırak yöntemiyle eğitilmişlerdir. Florance Nightingale'in başlattığı örgün hemşirelik eğitimiyle bakım hizmetleri zamanın bilgi ve teknolojisine koşut (parelel) olarak gelişmeye başladı. Nightingale, hemşirelik (bakım) hizmetlerinin, eğitim düzeyi yüksek kişiler tarafından verilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu anlayış, hizmetin bir iş konumundan meslek (profesyon) konumuna ulaşması için bir dönüm noktası olmuştur.

Coğrafi keşiflerin ardından sömürgeleştirdiği ülkelerin kaynaklarıyla zenginleşen Avrupa'da; rönesans ve reformlar sonucu bilimsel bilgi birikimi artmış, tarım devrimi ve sanayi devrimi gerçekleşmiştir. Artan nüfusun dağılımı da değişmiş, kırsal bölgelerden sanayileşmenin olduğu kentlere göç başlamıştır.

Avrupa ülkeleri enerji kaynaklarını ve pazar paylarını genişletmek ve toplumsal gerginliği azaltmak için birinci ve ikinci paylaşım savaşlarını yapmıştır. Bu iki büyük savaşla ve diğer emperyalist işgallerden kurtulmak için verilen kurtuluş savaşlarıyla toplumlar çok acılar yaşamışlardır. 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren insan haklarının güvenceye alınması için oluşturulan örgütlenmeler ve katılımcı demokrasi anlayışı kitlelerin bilinç düzeyini yükseltmiştir. Bilinç düzeyi yükselen kitleler sağlık, eğitim, güvenlik gibi haklarını daha fazla talep eder duruma gelmişlerdir.

Bu hak talepleri, hakların karşılığı olan görevleri yerine getirecek meslek gruplarının sorumluluklarını gündeme getirmiştir. Meslekler sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirebilmek için bilgi ve becerilerini en üst düzeyde tutmak ve bunu sürdürmek durumunda kalmışlardır.

Geleneksel olarak hemşirelik; kadınlardan oluşan bir meslek olarak konumunu uzun yıllar sürdürmüştür. Erkek egemen anlayış ve bunun uzantısı olan cinsiyet ayrımcılığı ve siyasal politikalar sonucu ülkemizde; eğitimi uzun yıllar ortaöğrenim düzeyinde bırakılan, şimdilerde yüksek öğrenin düzeyine rağmen yine de yalnızca hizmet eden, sabırlı, itaatkar, fedaka yardımcılar konumundan çıkmamaları için her şey yapılmış ve yapılmakta olan bir gruptur.

Toplumlarda kadının statüsü değiştikçe; hemşireliğin statüsünün de d ğiştiği gözlenmektedir. Örneğin, İsveç gibi Kuzey Avrupa ülkelerind Güney Afrika ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde daha 20. yüzyılın başlarınd bile hemşireliğin eğitim ve standartlarının yüksek olduğunu görmekteyiz. (Eren ve Uyer, 2011).

Hemşirelik mesleğinin saygın olduğu bu toplumda ortak nokta; bu ülkelerde kadının insan haklarının görece gelişmiş olması ve kadınların eğitimine önem verilmesidir. Bu yüzden kadın hakları alanında kitlesel mücadele vermiş ülkelerdeki kadınlar; kendilerini, yanlızca bir eş ve ana konumunda değil, önce insan olduğunun ve insan ol doğan haklarının bilincinde birer BİREY olarak görebilmektedir. Bu nokta, hemşirelik eğitim ve uygulamasının bazı ülkelerde neden konumda olduğunu açıklayan etmenlerden biri olabilir.

İkinci dünya savaşı sonrasındaki ilk 20 yıl içinde bir çok olduğu gibi, hemşirelikte de hızlı değişme ve gelişmeler olmuştur. ABD'de tüm sağlık sistemi gözden geçirilmiş; toplum, sağlık hizn önemini ve sağlığı yükselten etmenleri tanımıştır.

Hızlı nüfus artışı, ekonomik değişmeler, şehirleşme, bilim ve teknolojideki gelişmeler, buna bağlı olarak ortalama ömrün uzaması, sağlığın korunması, sürdürülmesi ve yükseltilmesi gibi kavramlar ön plana çıkmıştır.

Hemşireler; kendilerini, hasta bakımıyla ilgili veya ilgisiz tüm işlerden sorumlu saydıkları bir dönem yaşamışlardır. Bunun nedeni büyük olasılıkla; hemşirelerin, uygulamada hangi işlerin hemşirelik alanına hangilerinin girmediğini ayırt edemeyişleri ve hemşirelik kapsamına  girmediği halde zamanlarının önemli bir kısmını alan bu işlerden nasıl kurtulacaklarını bilemeyişleridir. Bugün bu durum hemşireliğinin de süregelen sorunlarından biridir.

EKİP kavramının ortaya çıkmasıyla, özellikle gelişmiş ülkelerde çalışma anlayışı da gelişmiştir. Ekip üyeleri sayı ve nitelik yönünden arttıkça her birinin rolü daha iyi tanınmıştır. Verilen hizmetin alınan ücret, sağlık hizmetini tüketenlerin hakları konusunda bilinçlenmeleri, kaliteli hizmet talebinin artması ve sağlık işletmelerinin rekabeti sonucu "bakımın kalitesi” kavramı ortaya çıkmıştır.

Böylece, bir yandan bakımın kalitesini geliştirmek diğer yandan bunun ölçütlerini belirlemek hemşirelik mesleğinde köklü değişikliklere yol açmıştır. Bugün hemşirelik mesleğinin uğraştığı temel nokta hasta veya sağlıklı tüm bireylere kaliteli sağlık bakımı verilmesi ve bunun nasıl başarılacağı konusu üzerine yoğunlaşmaktadır. (Platin, 2009)

KAYNAK: Hemsire.Com

BİLGİLENDİRME: Yorum ve sorularınız sistem yöneticisi tarafından onayladıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال