Yeme Bozuklukları, her ne kadar psikiyatrik bozukluklar kategorisinde ele alınsa da, hastalığın yarattığı fiziksel etkiler nedeniyle dahili ve cerrahi bilimler kliniklerinde, acil servislerde ve toplum sağlığı hizmetlerinde çalışan hemşireler tarafından tanımlanabilir rahatsızlıklardır. Hastalığın erken tanılanması ve tedavi edilmesi açısından hemşirelik uygulamaları önem taşımaktadır.
Bu hastalar, genellikle hastalar psikiyatri kliniklerinden önce yeme bozukluğunun ortaya çıkardığı fiziksel ve fizyolojik sorunlar nedeniyle psikiyatri dışı kliniklere başvurmaktadır.
Yeme bozuklukları DSM-IV’de Anoreksiya Nervoza (AN) ve Bulimiya Nevroza (BN) olarak iki ana başlık altında ele alınmıştır. Anoreksiya ve bulimia farklı iki hastalık olmakla beraber, anoreksiya hastalarında bulimik belirtiler, bulimik hastalarda anoreksiya belirtileri görülebilmektedir.
Yeme bozuklukları fiziksel görünüm ile ilgili basit bir endişe olmayıp, tedavi edilmediğinde, geç kalındığında ya da tedavide başarılı olunmadığında yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşabilen ciddi hastalıklardır.
Yeme Bozuklukları
Anoreksiya Nervoza (AN): Beden imgesinde belirgin bozulma ve zayıflamak için aşırı çaba gösterme ile belirgindir. Bu hastalar genellikle yaşa göre normal boy/kilo oranı, normal değerlerin en az %15 daha altındadırlar. Kişi, düşük kiloda olsa bile kilo alma korkusu vardır. Hastaların yaklaşık olarak yarısı gıda alımını aşırı azaltır ve ağır egzersiz programlarına katılırlar.
Bazıları ise diyet yaparlar, ancak sık sık kontrolü kaybedip tıkanırcasına yeme ve arkasından çıkarma atakları (uygunsuz telafi davranışları-purge) yaşarlar. Hastalar genellikle açtır, iştahları da vardır ancak ince kalmak için açlıklarını bastırırlar ve emosyonel problemler nedeniyle yemezler. Bununla birlikte yiyecekler hakkında düşünme ve hazırlama için çok fazla zaman harcarlar.
Yemek yerken çok küçük parçalara ayırma ve bunları tekrar düzenlemeye zaman harcama gibi tuhaf davranışlar gösterirler. DSM IV-R’de Kısıtlı tip ve Tıkanırcasına yeme / çıkartma tipi olmak üzere iki alt tipi tanımlanmıştır.
Anoreksiya nevroza için başlama yaşı genellikle 10-30 yaşları arasındadır ve hastaların %95’ini kadınlar oluşturmaktadır (kadın/erkek: 10/1). Hastalığın erken dönemdeki en önemli belirtisi kilo kontrolü ve yiyeceklere yönelik obsesif-kompulsif, anormal davranışlardır. Menarş sonrası en az 3 ardışık menstrüel siklus yokluğu erken belirtilerdendir. Hastalık sosyoekonomik düzeyi orta olan toplumlarda daha sık görülmektedir. Hastalar katı ve mükemmeliyetçidirler, somatik yakınmaları vardır.
Hastaların çoğu, kilo kayıpları gizlenemez duruma geldiğinde ya da amenore nedeniyle tıbbi yardım ararlar. Neredeyse tüm tedavi programlarına hastaların kısa süreli yanıtları iyidir, ancak genel olarak prognoz iyi değildir. Yapılan uzun süreli çalışmalarda hastaların dörtte birinde tamamen iyileşme gösterilmiştir. Anoreksiyalı hastaların % 5-10’u açlık, intihar veya elektrolit dengesizligi nedeniyle 10 yıl içinde ölmektedir.
Hastalık süresi uzayan bütün kadınlarda menstruasyon durmakta, troid ve üreme fonksiyonları değişmektedir. Hastaların %20’sinde anksiyete bozuklukları görülmektedir. Ayrıca depresif mizaç, sosyal izolasyon, irritabilite, uyku bozuklukları ve seksüel ilgi azalması görülmektedir.
Blumiya Nevroza(BN): Blumiya, benzer koşullarda çoğu insandan daha fazla yeme olarak tanımlanır. Tıkanıcasına yemek olarak belirtilir. Çok miktarda yeme ve 3 ay süresince haftada en az 2 defa kusma dönemleri belirgindir. Aşırı yeme, her atak için 5000-10000 kalorilik tüketimi içerir. Bu ataklar 2 saat sürer ve sıklıkla günde bir veya daha fazla böyle bir atak yaşanır. Yemekler gizli ve hızlıca yenir.
Blumiyalı kişilerde, kendi kendine kusma, laksatif ve diüretik kullanma davranışları vardır. Kusma en yaygın yöntemdir ve kişi genellikle günde en az bir kez kusar. Genellikle parmakla boğazı uyararak kusarlar, bazı hastalar ise kendiliğinden kusabilirler. Laksatifler, kiloyu azaltmak veya sabit kalmasını sağlamak için kullanılır. Çıkartma yapmayan blumiklerde aşırı egzersiz ve oruç tutma görülür. Tipik davranış özelliği olarak sosyal yeme ortamlarından kaçınma, gizli yeme, kompulsif tarzda egzersiz yapma, yemekten sonra yok olma, kilo ve vücudun şekli ile aşırı uğraşı görülür. Bu hastaların çoğunda major depresyon Ve anksiyete, madde bağımlılığı ve kişilik bozukluğu vardır. Kısa süreli takipte, tedaviyi takip edebilmişlerse BN’lı hastalarda %50 iyileşme görülmektedir. Ancak BN, belirtilerin artıp azalarak seyrettiği kronik bir bozukluktur ve iyileşme dönemlerinde de bazı belirtileri görmek mümkündür.
Blumik hastaların birçoğu, hastalığın ortaya çıkmaması için fiziksel problemlerini inkâr eder. Prognoz, çıkarma davranışının şiddetine ve devam etmesine bağlıdır.
Tedavi: Yeme bozukluklarının tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Davranış” bozukluğu ile birlikte fiziksel problemler de ele alınmalıdır. Başlangıç olarak, yapılacak şey hastanın fizyolojik gereksinimlerinin karşılanmasıdır.
İlk adımda, bu bireyler için sağlığın ve emniyetin sürdürülmesi önem taşır. Bu, intiharı önleme ve kendine yönelik zarar verme davranışını (yememe ya da çıkarma) durdurmayı kapsar. Hastanın kendine zarar vermeyeceğinden emin olduktan sonra, girişimlerin odak noktası beslenme dengesini yeniden oluşturma olur. Böylece açlığın bilişsel yetiler üzerindeki olumsuz etkisi de uzaklaştırılmış olur.
Psikoterapi, sağlıklı yeme ve egzersiz davranışlarını geliştirme ve sürdürmeye, otonomiyi, olumlu kendilik imajını ve benlik saygısını artırmaya yönelik olmalıdır. İlaç tedavisi olarak antidepresanlar kullanılmaktadır. Egzersiz yapan hastalar için, egzersizin tipi, sıklığı ve yeri, tüketilen yiyeceklerin kalori değerini aşmayacak şekilde düzenlenmelidir. Hastanın tedaviye nasıl uyum yaptığı büyük oranda sağlık personeli ile ilişkisine bağlıdır. İlişkinin başlangıcında olması beklenen gizleme davranışlarını önlemek ve güvenli bir çevre oluşturma amacıyla; yemeğini başkaları ile birlikte yemesini sağlama, yemek tepsisini kontrol etme ve yediklerini kaydetme, yemekten sonra, en az bir saat salonda diğerleri ile birlikte kalmasını sağlama ve düzenli oda kontrolleri yapma gibi tedbirler alınmalıdır. Bilişsel-davranışçı yaklaşım çerçevesinde yiyecek günlüğü tutturmak, çok yararlı bir tedavi aracıdır.
Ailenin hastasını daha iyi anlaması ve destek olması için aile terapisi gerekebilir. Bu terapilerde hastalığa neden olan aile dinamikleri ele alınabilir. Yeme bozukluğu olan hasta ile terapötik iletişim, hastanın davranış değişikliğine yardım edecek önemli bir araçtır.Yeme bozukluğu olan hasta alışkanlık haline gelen ve başkalarının onu yemeye zorlayacağı inancı nedeniyle gelişen kaçınma davranışı, kızgınlık, güvensizlik nedeniyle büyük olasılıkla terapötik işbirliğini reddedecektir.
Bu hastalar, hastanın inatlaşmasına ve yardımının reddedilmesine hazır olmayan hemşireler için oldukça zor hastalardır. Yeme bozukluğu olan hastalarda, primer koruma anahtar faktördür. Aileleri, öğretmenleri ve öğrencileri eğitecek olan ve farkındalığı artıracak programlar önemlidir. Her bir grup, hastalığı erken dönemde tanımlamayı öğrendiğinde problem kontrol dışına çıkmadan müdahale edilmesi sağlanabilir.