Bireyin bütünlüğü içinde bakım vermede fiziksel sosyal, psikolojik boyutun yanı sıra manevi boyutta yer almaktadır. İnsanlar özellikle hastalık, ölüm gibi zor durumlarda daha fazla manevi güç gereksinimi içindedirler. Bu güce sahip olmak hem hastaya hem de yakınlarına rahatlık ve savaşma gücü vermektedir. Bu konu hemşirelikte hastaya manevi yaklaşım olarak adlandırılmaktadır.
Manevi boyut, birey için yaşamın anlamı, bireyin sahip olduğu inançları ve değerlerini göstermektedir. Manevi boyut, ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, neden buradayım, evrende yerim ne gibi soruların yanıtını arama davranışıdır. Yaşam boyunca her birey kendine bu soruları sormaktadır. Bu sorular, yaşamın anlamını, kabul ettiğimiz değerleri ve yaşam amacımızı sorgulamayı sağlamaması açısından geliştirici özellik göstermektedir.
Bazı insanlarda manevi boyut güçlü bir özellik, bazılarında ise daha arka planlarda önem verilen bir yön olarak yer almaktadır. Maneviyat, ölçülemez görülmesi ve bilimsel olmaması nedeniyle tartışma yaratmıştır. Ancak, günümüzde manevi boyutun iyileşmeye etkisi araştırılmakta ve ölçülebilir, bilimsel bir sonuç olarak kabul edilmesi için çalışılmalar devam etmektedir.
NANDA, manevi sıkıntıyı 1989 yılında hemşirelik tanısı olarak kabul etmiş ve hastaya yardım için gerekli girişimleri belirlemiştir.Hemşire teoriysen Watson, bu konuda niteliksel çalışmalar yapmış be insan gereksinimi olarak kavramsal çerçeveyi araştırmıştır.
Kuşkusuz, hemşirelik bakımı için hemşire öncelikle kendi manevi güçlerini tanımalı, başkalarının inançlarına saygılı olmalı, objektif olmalı ve empatik yolla hastanın manevi gereksinimleri belirlemelidir. Hemşire, hastanın manevi sıkıntı yaşayıp yaşamadığına karar vermek için aşağıdaki belirtilerin olup olmadığına dikkat etmelidir:
- Tedavinin moral ve etik boyutlarına ilişkin sorular sorma
- Kabuslar görme, uyku problemleri yaşama o İnançlarına ilişkin iç çatışmalar yaşama o Her zamanki dini uygulamalarını yapamama
- Tanrıyla ilişkisine ilişkin endişelerini dile getirme
- Manevi boyutta yardım isteme
- Varoluşunu sorgulama
- Neden bu sıkıntıları çektiğini sorgulama
- Tanrıya öfke hissetme
- Dini konularda kızgınlık gösterme
- Kızgınlık, anksiyete, düşmanlık, sürekli aynı konuya takılıp kalma, içe kapanma, ağlama gibi davranışlar gösterme.
- Tedavinin moral ve etik boyutlarına ilişkin sorular sorma
- Kabuslar görme, uyku problemleri yaşama
- İnançlarına ilişkin iç çatışmalar yaşama
- Her zamanki dini uygulamalarını yapamama
- Tanrıyla ilişkisine ilişkin endişelerini dile getirme Manevi boyutta yardım isteme
- Varoluşunu sorgulama
- Neden bu sıkıntıları çektiğini sorgulama
- Tanrıya öfke hissetme
- Dini konularda kızgınlık gösterme
- Kızgınlık, anksiyete, düşmanlık, sürekli aynı konuya takılıp kalma, içe kapanma, ağlama gibi davranışlar gösterme.
Manevi sıkıntı yaşayan hasta kendini manevi olarak çökmüş ve kalbi kırılmış hisseder. Bu dönemde bireyler kendilerini gözeten, güvenecekleri bir şeye tutunma gereksinimi içindedirler. Olumlu yaklaşımlara gerek duyar, birilerini sevme, onların sevgisini hissetme ve kendileri için iyi dilekler dilendiğini bilmeyi isterler. Ayrıca yaşamın anlamını gözden geçirme, terminal dönemde ise, ölüme hazırlanma hastanın manevi gereksinimleri içinde yer almaktadır.
Bireylerin genel olarak manevi gereksinimleri aşağıdaki gibidir:
- Sevilme gereksinimi
- Ümit gereksinimi
- Güvenme gereksinimi
- Affedilme gereksinimi
- Değeli olma, saygı gösterilme gereksinimi
- Bütünlüğüne özen gösterilme gereksinimi
- Yaşamın anlam dolu olması gereksinimi
- Değerlere sahip olma gereksinimi
- Üretken olma gereksinimi
- Kendinden güçlü, büyük, manevi bir şeye bağlanma gereksinimi
- Topluma ait olma gereksinimi
Hastalarda manevi sıkıntının nedenleri içinde özellikle kayıp ve değişim ilk sırada yer almaktadır. Ölüm riskinin ciddiyeti, bireyin varoluşuyla ilgili sorunlar yaşıyor olması, kendini güçsüz ve değersiz hissetmesi, yalnızlık ya da izolasyon yaşaması, suçluluk duyguları hissetmesi manevi sıkıntıya neden olan etkenler içinde sıralanmaktadır. Çok sınırlı sayıda çalışma olmasına karşın, yaş, cinsiyet, etnik köken ve geçmiş dini yaşantı özellikleri manevi sıkıntı için risk faktörleri içinde yer almaktadır.
Hastanın hastalığı algılama biçimi de manevi sıkıntı yaşamayı etkileyen nedenler içinde yer almaktadır. Örneğin, hastalığı işlediği suçlardan dolayı Tanrının kendisini cezalandırması gibi görmesi en eski uygarlıklardan bu yana yaygın olarak görülen bir inanıştır. Bu inanış, bireyin kendini suçlaması, karamsarlık ve çaresizlik hissetmesine yol açmakta, hastalık sevilmemeye giden bir süreç gibi algılanmakta ve bu nedenle manevi sıkıntı ortaya çıkmaktadır.
Bu noktada, birey hastalıkla savaşmayı bırakabilmekte, hastalığı hak ettiğini düşünebilmektedirler. Bunun tersine, “yaşamımız boyunca hep yaptıklarımızın, görünüşümüzün farklı olmasına çalışırız, bana bu gümüş bir tepsi içinde doğuştan sunuldu, ben farklıyım” diyen, doğuştan kolları olmayan bir hasta, yaşadığı başka fiziksel rahatsızlıklarda daha olumlu baş etme yolları sergileyecektir. Hemşirenin, bireyin hastalığı nasıl algıladığını mutlaka bilmesi girişimlerinin etkili olması açısından önemlidir.
Manevi bakımın nasıl verileceğine ilişkin belirsizlikler yaşanmakta ve bu belirsizlik, hemşirelerin bakım konusunda zorluklar yaşamalarına neden olmaktadır. Oysa manevi gereksinimlerin karşılanması hastanın yaşam kalitesini ve ümit duygusunu arttırmaktadır. Özellikle kanser hastalarında yapılan çalışmalar bu konunun önemini vurgulamaktadır. Bu nedenle hemşireler hastayı manevi boyutuyla da tanımalı, manevi sıkıntının düzeyini belirlemeli, manevi gereksinimlerini giderebilecekleri koşulları sağlamalı ve gerekli girişimlerde bulunmalıdır.
Uygun hemşirelik girişimleri sonrası değerlendirmede aşağıdaki konular sorgulanmalıdır:
- Hasta manevevi sıkıntıyı ve etkisini inkar ediyor mu, küçümsüyor ya da kaçınıyor mu?
- Sağlıklı baş etme yöntemleri kullanıyor mu? Hastanın inançları ya da dini uygulamaları katı ya da hastaya zarar verici mi?
- Hasta manevi sıkıntıyla ilgili çabalardan Sonra ulaştığı manevi olgunlaşmadan memnun mu?
Hemşire, manevi boyutta hastaya yardım ettiğinde hastanın iç güçlerini açığa çıkarması ve güçlenmesini sağlamaktadır. Etkin bir yaklaşımla hastanın yaşadığı manevi sıkıntı, hastalıktan anlam kazanmaya, manevi gücü arttırmaya ve hastalıkla daha iyi baş etme gücüne dönüşebilmektedir.
Özellikle kronik yada ölümcül hastalığı olan hastalar hastalıktan sonra zamanın, insan ilişkilerinin, doğanın, kısacası yaşamanın daha anlamlı ve önemli olduğunu ifade etmektedirler.