Koronavirüs vakalarının Türkiye’de sıkça görülmeye başlamasınını hemşire ve sağlık çalışanlarının ne derece önemli olduğu gündeme geldi. Coronavirüs ile mücadelede en büyük yükü sırtlanan hemşireler, vatandaşları uyararak alınan tedbirlere istisnasız uyulması gerektiğini söylediler. Koranvirüs sürecinde hemşirelerin hastanelerde yaşadıkları durumları anlatan Türk Hemşireler Derneği Konya Şube Başkanı Canan Güngör, malzeme ve ekipman desteğinin artırılmasını, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesini ve insanların uyarılara uymasının önemini dile getirdi. Başkan Güngör, “Lütfen koruyucu olarak alınan tüm önlemlere harfiyen uyunuz. Bu süreci bir salgın süreci olarak değil de sizlere verilmiş olan tatil fırsatı olduğunu düşünerek evde kalmanın keyfini çıkarınız. İyi beslenip, iyi uyuyun!
Korkmayınız! Eğitimli, bilgili ve deneyimli TÜRK HEMŞİRELERİNE EMANETSİNİZ” dedi.
Türkiye’de koronavirüs vakası görülmeden önce yeterli tedbirleri alındığını düşünüyor musunuz?
Ülkemizdeki resmi koronavirüs rakamlarından oluşan tabloya baktığımızda bazı konularda başka ülkelere göre önce ve yeterli tedbirlerin alındığını bazıların da ise bu tedbirlerin yetersiz kaldığını görebilmekteyiz. Hızlı alınan tedbirlere örnek olarak;
- Tüm eğitim kurumlarının kapatılması ve uzaktan eğitim modelinin uygulanması
- Esnek çalışma saatleri uygulamaları
- Evden çalışma uygulamalarına başlanması
- Küçük çocuğu olan ebeveynlere idari izin kullandırılması, ülkemizde alınan hızlı tedbirlerden başlıcalarıdır.
Ancak hali hazırda sokağa çıkmama ile ilgili tedbirlerin kesin olarak alınamaması ve dışarı çıkıp çıkmama kararının vatandaşın gönüllü katılımı esası ile sağlanmaya çalışılması bizlerde ‘Ya geç kalırsak’ endişesine neden olmaktadır. Başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Bilim Kurulu Üyeleri olmak üzere konu hakkındaki tüm otoritelerin kişisel izolasyonun önemi ve sokağa çıkmama konularındaki uyarıları bu konudaki endişemizin yersiz olmadığını göstermektedir.
Ek olarak öncelikle riskli birimlerde çalışan sağlık çalışanları başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına Covid-19 tarama testinin rutin olarak uygulanmaya başlamaması sağlık çalışanlarının sağlığını / hayatını korumada geç kalınma endişesine neden olmaktadır.
Öte yandan ülkemizde bulunan mülteci ve göçmenlerin mevcut sağlık durumları hakkındaki belirsizlik de başlı başına ele alınması gereken bir durumdur. Örneğin dezavantajlı olan bu grupların yaşam ve barınma koşulları göz önüne alınarak kaçına test yapıldığı, kaçının pozitif olduğu, karantinaya alınan olup olmadığı ve sağlık ve sosyal desteklerinin ne durumda olduğu biz sağlık çalışanları tarafından bilinmemektedir.
Bizler böyle düşünürken halkımızın da bu konularda ciddi endişeler yaşadığını görmekteyiz. Örneğin, Toplum Araştırma Merkezi’nin 18 Mart 2020 tarihinde koronavirüsü ile ilgili sorulardan oluşan bir anketi 81 ilden 2461 kişiye uygulamıştır. Araştırma sonuçlarına baktığımızda;
Türkiye'de Covid-19 salgınına ilişkin yeterli önlemler alındığını düşünüyor musunuz? Sorusuna ankete katılanların %39,9'u Türkiye'de korona virüs (Covid-19) salgınına ilişkin yeterli önlemlerin alındığını düşünürken, %27,1'i yeterli önlemler alındığını düşünmediklerini ve %33'ü de yeterli önlemlerin alınıp alınmadığı konusunda kararsız olduklarını belirtmişlerdir. Aynı araştırmada,
Türkiye salgına yeterince hazırlıklı mı? sorusuna katılımcıların;
- %22,8'i Türkiye'nin korona virüsü gibi bir salgına karşı yeterince hazırlıklı olduğunu düşünürken
- %47,2'si yeterince hazırlıklı olmadığını
- %30'u da Türkiye'nin yeterince hazırlıklı olup olmadığı konusunda kararsız olduklarını belirtmişlerdir.
Korona virüse yakalanmaktan duyulan korku irdelendiğinde ise,
- Katılımcıların %17,9'u koronavirüse yakalanmaktan çok korktuklarını
- %28'i korktuklarını belirtirken
- %39,7'si biraz korktuklarını
- %14,4'ü de hiç korkmadıklarını belirtmişlerdir.
Bu çıkan sonuçlar bizlerin yanı sıra toplumun düşüncelerini ve korkularını yansıtması bakımından değerlidir ve karar vericiler tarafından dikkate alınması gerekmektedir.
Türkiye’deki ve Konya’daki koronavirüsün son durumu hakkında genel değerlendirmeleriniz nelerdir?
Ülkemiz şu an itibari ile korona virüs vakalarında Avrupa ülkeleri arasında İspanya, İtalya, Almanya, Fransa ve İngiltere sonra 6. sıradaki Avrupa ülkesidir. Dünya geneline baktığımızda ise ülkemizin 9. sırada yer aldığını görmekteyiz. Toplam vaka sayımız 5 Nisan 2020 tarihi itibariyle 23,934 ve hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı ise 501’dir.
Ülkemizde hayatını kaybedenlerin demografik durumlarına baktığımızda çoğunluğunun 60 yaş üzeri olmakla birlikte 30, 40 ve 50’li yaşlarda ölümlerin olduğunu, ayrıca kanser, hipertansiyon, diyabet, solunum sistemi başta olmak üzere süreğen hastalığa sahip vatandaşlarımızın büyük ölçüde hayatlarını kaybettiğini görebilmekteyiz.
Bu durum yaşı 60’ın üzerinde olan bireylerin yüksek risk altında olduğunu göstermekle beraber, her yaştan bireyin risk altında olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 1 Nisan tarihinde yapmış olduğu açıklamaya göre ilimizde 584 pozitif vaka ve 7 vatandaşımızın da hayatını kaybettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bilindiği gibi ilimizde önce Beyşehir ilçesinin Esence Mahallesi, ardından Ilgın ilçesi Argıthanı Mahallesi il dışından gelenlerde koronavirüs testinin pozitif çıkması nedeniyle İlçe Hıfzısıhha Kurulunun kararıyla karantina bölgesi ilan edilmiş ve ilçeye giriş çıkışlar jandarma tarafından kontrol altına alınmıştır.
İlimizde havaların güzel olmasının da etkisiyle evde kalma oranlarında düşüş olduğu gözlenmekteyiz. Ayrıca alınan önlemlere rağmen toplu taşıma araçlarında fazla yolcu taşındığını da görebilmekteyiz. Gerek hasta sayısı, gerekse kaybedilen hasta sayısına baktığımızda ilimizin 81 il arasında 4. sırada olduğunu görüyoruz. Bu verilerin hızla aşağıya çekilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasında toplum sağlığı adına yarar sağlayacağını düşünüyoruz.
Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yapmış olduğu basın toplantısında verdiği bilgilere göre, Konya'daki vakaların durumuna baktığımızda, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın tümünün umreden gelenler olduğunu ve bunlardan sadece 3’ünün Konyalı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Konya’da yaşayan vatandaşlarımızın kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığını korumak için, toplu taşıma araçlarında,sosyal mesafenin korunmasında,65 yaş üstü ve 20 yaş altı kişilere getirilen sokağa çıkma yasağına ve maske kullanımına son derece dikkatle uymalarını istiyoruz.
Sağlık çalışanları ve hemşirelerin yeterli malzemeye ve ekipmana sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
İlk vakanın görüldüğü 10 mart tarihinden bu yana Türk Hemşireler Derneği Genel Merkez ve şubelerine yoğun bir şekilde koruyucu ekipman eksikliğine ilişkin şikayetler gelmektedir. Gelen şikâyetler arasında meslektaşlarımıza ve diğer sağlık çalışanlarına;
- Malzemelerin imza karşılığında belirli sayıda verildiği
- Tek kullanımlık malzemelerin 24 saat kullanımının ve hatta yıkayıp tekrar giymelerinin istendiği
- İdarelerin elimizde malzeme var ama hastalığın pik yaptığı günlerde kullanılmak üzere stok yapma eğiliminde oldukları
- El dezenfektanlarının birçok sağlık kuruluşunda çok az ya da hiç olmadığı
- Koruyucu gözlük, eldiven, dezenfektan, koruyucu tulum, gözlük ve yüz siperlerinin sınırlı olduğu seklinde birçok şikâyet almaktayız.
Bu konuda farklı illerde çalışan meslektaşlarımızdan gelen bazı şikayetler;
- Maskelerimiz N95 değil aldığımız maskeler bile saat 11’de geldi o saate kadar hastaların tedavisini takibini yapmıştık zaten. Üstümüzdeki önlükleri giyip çıkarıp tekrar giyiyoruz.
- Önlüklerimizi eve götürüp yıkatalım mı? Bu kıyafetleri sürekli öyle kirli giymek istemiyorum. N95 maske bize verilmiyor. Bizim serviste pozitif hastalar var.
- 3 kişiyiz, 11 hasta var 1 tanesi pozitif, diğerleri şüpheli önlük sadece 1 tane verildi maskeler öğlen geldi eldiven maske sürekli bir paket ya da yarım paket geliyor. O da gelirse 2 - 3 saat sonra. Dolabımız dahi yok. hemşire odasında koltuğun üzerinde çantalarımız kıyafetlerimiz.
- Benim hastamın bir tanesi de pozitif ve cerrahi maske kullanıyoruz. Onu da sürekli değiştiremiyoruz.
- Burda söylediğin hiç bir imkanı yerine getiremiyoruz. Ben sabah kak kez sorumlulardan maske istedim onu bile zar zor aldım.
- Malzeme sıkıntımız var beyaz tulum verilmedi bize. Dandik bir hasta önlüğü verdiler.
- Kurtuluşumuz yok bizim öyle gözüküyor.
- Bir tane N95 bir tane önlükle idare etmemizi bekliyorlar.
- 11 pozitif var 1 tane önlük 1 tane N95 le 24 saat bu kadar hastaya bakamayız.
- Madem imkanlar sağlanıyor gelsin sahalarda bizlerle çalışsın görsün bakalım. İşimi gerçekten severek yapıyorum şu an evet malzeme eksikliği var o yönden eksiğiz ama. Kendimizi de korumamız gerekiyor sonuçta.
- Ben 3-4 defa çıkarıp geri giydim mecburen.
- Biz 24 saat aynı önlüğü kullanmak zorunda kaldık.
- Çoğu imkan sonradan sağlandı belki bulaşmış bile olabilir.
Meslektaşlarımızdan gelen mesajlardan da görüldüğü üzere ekipman ve sarf malzemeye ulaşmada birçok sağlık çalışanının güçlük çektiği sonucuna varıyoruz. Ancak bu güçlük gerçekten malzemenin yokluğundan mı, yoksa planlama ve koordinasyon bozukluğundan mı bilemiyoruz?
Ama şu göz ardı edilemez bir gerçek ki, sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı ekipmana ulaşmada zorluk yaşadığını düşünüyor, evlerine gitmeye korkuyor ve hastalığa yakalanma korkusu yaşıyorlar. Bu durum, salgın ortadan kalktıktan sonra sağlık çalışanlarının çeşitli psikolojik sorunlar yaşayabileceğinin göstergesi olabilir ve hazırlıklı olmalıyız diye düşünüyorum.
Malzeme ve ekipman eksikleriniz nelerdir, eksikler için talepleriniz hemen yerine getiriliyor mu?
Farklı illerden gelen çeşitli bildirimler ilk haftalara göre azalmasına rağmen malzeme ve ekipman eksikliği ile ilgili sıkıntıların devam ettiği yönündeki mesajlar halen tarafımıza iletilmekte ve onların sesi olarak Sağlık Bakanlığı’na bildirmemiz istenmektedir. Türk Hemşireler Derneği kendisine bildirilen tüm şikâyet ve önerileri 3 kez rapor hazırlayarak Sağlık Bakanlığı’na sunmuş ve sunulacak 4. Raporun hazırlığını yapmaktadır.
Gelen şikâyetlerde sarf malzeme ve ekipmanların tamamen yokluğundan değil, yetersiz olduğundan bahsedilmektedir. Başta eldiven ve maske olmak üzere, koruyucu gözlük, yüz koruma siperleri, çizme ve çizme koruyucu, tulum ve koruyucu önlük temininde sıkıntı yaşandığı bildirilmektedir.
Özellikle yoğun bakım hemşirelerinin birçoğu hali hazırda yüz koruma siperi ve çizmenin kendilerine hiç verilmediğinden bahsetmektedir.
Herkesin maske ve eldiven takması gerekiyor mu?
3 Mart 2020 tarihine kadar Dünya Sağlık Örgütü gibi Sağlık Bakanlığı, koronavirüsü bilimsel danışma kurulu da sağlıklı kişilerin maske takmasını önermiyordu. Ancak gerek sokağa çıkma uyarılarına istendik ölçüde uyulmaması, gerekse sosyal mesafe kuralına dikkat edilmemesi üzerine karar değiştirilerek sokağa çıkan herkese maske kullanımı zorunluluğu getirilmiştir. Maske kullanım kurallarına uyulması şartıyla alınan bu kararın yerinde olduğunu düşünüyorum.
Ancak cerrahi maske dediğimiz maskelerin kullanımının 4 saati geçmemesi gerekmektedir. Ayrıca ıslanması durumunda maske hemen çıkarılmalıdır. Islak olarak ve 4 saatten uzun süre kullanılan maskeler koruyuculuk bir yana kendisi enfeksiyon kaynağı olabilmektedir. Maskenin çıkarılması da en az kullanım kuralları kadar önemlidir. Maske asla ağız kısmına gelen bölümünden çekilerek çıkarılmamalı başın arka kısmında bulunan bağlama noktalarından açılarak hiçbir şekilde maskeye dokunmadan iplerinden tutularak hemen çöpe atılmalıdır. Bu maskeler yıkanmaz ve tekrar tekrar kullanılamaz.
N95 denilen maskelerin bazen vatandaşlarımız tarafından kullanıldığını görüyorum. Bu kullanım yanlış bir kullanımdır. N95 maskeler sadece sağlık kurumunda görev yapan sağlık çalışanlarının kullanımı için uygundur. Bu maskeler 3 katmanlı solunum izolasyonunu sağlayan maskelerdir. Sağlık çalışanları en çok virüs tehlikesi ile karşı karşıya kalan grup olduğu için pozitif hastalara yakın temasla yaptıkları müdahalelerde bu maskeleri kullanmak zorundadır. Sokağa çıkan vatandaşlar böyle bir uygulamaya maruz kalmadığı için N95 maske takmalarına gerek yoktur.
Eldiven kullanımı vatandaşın kullanımı için önerilmemektedir. İstenen ellerin sabunla en az 20 saniye ovularak bol suyla yıkanmasıdır. Eldivenler sanılanın aksine tamamen geçirmezlik özelliğine sahip değildir. Yarı geçirgen özelliğe sahip olan eldivenler yanlış kullanıldığında değil korumak kendisi hastalık kaynağı olabilir. Ayrıca eldivenin varlığına güvenerek ellerin yıkanmaması virüs geçişini daha kolay hale getirmektedir. Doğru olan şüphelendiğimiz her temas sonrası ellerin su ve sabunla yıkanmasıdır.
Geçen alışveriş için gittiğim AVM de kasiyerin elinde artık rengi değişmiş bir eldiven gördüm. Kartımı uzatırken eldivenini çıkarmasını istedim. İş yerinin zorlaması nedeniyle giydiğini ifade etti. Düşünürsek gün boyu giyilen bu eldiven eğer virüsle enfekte olduysa o gün içerisinde kaç kişinin kartı ile temas ettiyse hepsine bulaştırmış olabilir. Bu durum bize halkın maske ve eldiven kullanımı konusunda doğru bilgiye sahip olmadığını göstermektedir.
Kısaca sokağa çıkan vatandaşımız N95 olmayan bir maske kullanacak, eldiven giymek yerine de sık sık ve temas sonrası ellerini su ve sabunla 20 saniyeden az olmamak koşuluyla yıkayarak kendini koruyacak.
Sağlık çalışanlarına yönelik motivasyon destekleri yeterli mi. Sizlerin istediği başka motivasyon yöntemleri var mıdır?
Sağlık Bakanlığı yaptığı düzenlemelerle sağlık çalışanlarının motivasyonunu sağlamak için birçok düzenleme yaptı. Bu düzenlemeler için kendilerine teşekkür ediyoruz. Bu düzenlemeleri yerinde buluyorum ancak sahadan gelen tepkilere baktığımızda çalışanlar tarafından yeterli görülmediğini görebiliyoruz.
2020 yılı içinde 32 bin Sağlık ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıflarından atama yapılacak olması görev başında bulunan sağlık çalışanlarını rahatlatması açısından önemli ve yerinde bir karardır. Salgının olası istenmedik yayılması ve sağlık çalışanlarının da bu salgında hasta olmaları ihtimaline karşı bu kararın alınmış olabileceğini düşünmekteyiz.
24 Mart 2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile sağlık çalışanlarının ulaşımı ve konaklaması hususunda da bazı düzenlemeler yapıldı. Buna göre sağlık çalışanlarının toplu ulaşım araçlarını ücretsiz kullanmaları ve konaklamaları konusunda bazı düzenlemeler yapıldı. Ancak bu düzenlemelerin uygulamaları konusunda sıkıntıların devam ettiğini söyleyebilirim. Örneğin toplu ulaşım araçlarında yolcu sayısı ile ilgili kurala uyulmaması, konaklama için ayrılan konaklama yerlerinde düzenli yemek verilmemesi yaşanan sıkıntılara örnektir.
Konaklama için ayrıldığı söylenen kurumlar arandığında dolu olduğu, sağlık müdürlüğünden liste gelmedi bahaneleriyle sağlık çalışanlarının zorluk yaşadığını görmekteyiz. Düşünün 24 saatlik bir nöbetten çıkıyorsunuz zar zor bir yer bulmuşsunuz öğle yemeği ve akşam yemeği yiyemiyorsunuz. Bu durumun hızla düzeltilmesi için yetkililerin gerekli önlemleri almasını sizin aracılığınızla bir kez daha hatırlatmak isterim.
Yine kısa bir süre önce uygulanmaya başlanan esnek çalışma saatleri de personelin dinlenmesini sağlaması açısından faydalı bir uygulama olmuştur. Ancak yoğun bakımlar gibi dikkatin en üst noktada kullanılması gereken birimler başta olmak üzere ve benzer birimlerde 24 saatlik nöbetlerin tutturulmasını insani ve vicdani bulmuyoruz. Bu birimlerde çalışanlarda, uzun çalışma saatleri sonucunda dikkatin dağıldığını ve bu nedenle de hata oranlarının arttığına ortaya koyan birçok bilimsel yayın bulunmaktadır.
Covid-19 virüsü hatayı asla affetmemekte ve bu nedenle de hızla yayılmaktadır. Sonunun ne olacağını tam olarak kestiremediğimiz bu salgında sağlık çalışanlarının maksimum ölçüde dinlendirilmesi, iyi beslenmesinin sağlanması, koruyucu ekipmanın tam ve yeterli düzeyde tedarik edilmesi ve insan kaynaklarının doğru, eşit ve adil kullanılması gerekmektedir.
Bu süreçte sağlık çalışanlarının en çok tepki gösterdiği konulardan biri de idareciler tarafından korunarak geri planda çalıştırılan kişilerin bulunması algısıdır. Bu kişilerin kimler olduğu, kimler tarafından korunduğu ve kimlerin bu durumlara göz yumduğu tüm sağlık çalışanları tarafından zaten bilinmekte olup, ancak bu hassas süreçte can yakma katsayısı daha yüksek olduğu için çalışma ortamlarında huzursuzluğa neden olmaktadır.
Yine sahadan bizlere gelen şikayetlere baktığımızda mesai kavramının kişiden kişiye değiştiği, çalışma listelerinde keyfi uygulamaların olduğu, sağlık personeli olup da görev alanı olmayan yerlerde nöbet tutanların bulunduğu, sık sık dile getirilen şikayetlerden bazılarıdır. Ayrıca iki eşin de sağlık çalışanı olması, emziren ve hamileler ile özürlü raporu bulunan sağlık çalışanlarının idari izinli sayılmasının bizleri memnun ettiğini de belirtmek isterim.
Ayrıca, sağlık personeline 1 Mart 2020'den geçerli olmak üzere üç aylık ödeme yapılmasına ilişkin yönetmelik Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre 1 Mart’tan geçerli olmak üzere 3 ay boyunca ek ödemenin tavandan verileceği duyuruldu. Basından öğrendiğimiz kadarıyla dereceye göre bu tutarlar;
- Doktor (1/4) 6 bin lira
- Sağlık bilimleri lisansiyeri (1/4) 1.625 lira
- Ön lisans 1260 lira
- Lise (2/3) 505 lira
Biz bu dağılımı doğru bulmuyoruz. Haftalardır yazılı ve görsel basında hemşirelerin bu salgında kilit personel olduğunu, en ön safta çalıştığını, hekimlerin kendi ifadesi ile ‘Bizden çok çalışıyorlar, bizden çok hastaya temas ediyorlar, yoğun bakım demek hemşire demektir’ dediklerini duyuyoruz. Ama ücret dağılımına gelindiğinde ortaya çıkan durumun değerlendirilmesini sizlerin takdirine bırakıyorum.
Ayrıca şu da çok iyi bilinmeli ki, bu salgın bize sağlığın ekip işi olduğunu ve ekibin halkalarının birinde zayıflık olduğunda geri dönüşü olmayan hatalara ve hatta canlara mal olduğunu göstermiştir. Bu nedenle sağlık sektöründe çalışan işçinin, hasta bakıcının, temizlik personelinin, güvenlik görevlisinin, tıbbi sekreterin de bu ödüllendirmede emeklerinin görünür kılınması gerektiğini düşünüyorum.
Bizler;
- Hemşire maaşlarının son derece yetersizi olduğunu
- Özlük hakları ile ilgili ciddi sorunlarımızın olduğunu
- Döner sermaye uygulamasının tamamen adaletsiz bir sistem olduğunu
- Hemşirelik kanunu ve hemşirelik yönetmeliğinin uygulanmaması nedeniyle sahada çok ciddi yönetimsel problemlerin yaşandığını biliyoruz.
Tüm bunlara rağmen, Türk Hemşireler Derneği olarak sağlık bakanlığına yapmış olduğumuz çağrıda; dünya ve ülke olarak bir savaşın içinde olduğumuzu ve bu ölümcül savaş bitmeden, toplumumuzun her bir bireyi sağlığına kavuşmadan ek ödemeler ile sağlık çalışanlarının sorunlarının bu zorlu süreçte gündeme getirilmesini doğru bulmadığımızı belirtmiştik.
Tüm yapılanları yerinde buluyor ve teşekkür ediyoruz. Ancak sağlık çalışanlarının motivasyonlarını arttırmak için daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin,
- Bu süreçte sağlık çalışanlarının en büyük korkusu ‘Ya hastalığı eve taşırsam’ korkusudur. Bu korkunun giderilmesi için kalınacak yerlerin ayarlanması ve kalacak kişilere tebliğ edilmesidir. Ayrıca gerek sosyal konutlarda gerekse otellerde kahvaltı ve yemek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması,
- Her ikisi de sağlık personeli olan eşlere dönüşümlü idari izin kullandırılması
- Engelli çocuğu olan ya da bakmakla yükümlü hastası olan sağlık çalışanlarının mesailerinin onların koşullarına göre düzenlenmesi,
- Çocuğuna bakacak kimse bulamayan ama çalışmak zorunda kalan sağlık çalışanları için farklı alternatiflerin oluşturulması.
- Koruyucu önlemlere yönelik tüm tıbbi ekipmanların tam ve ulaşılabilir şekilde sağlık çalışanlarının hizmetine sunulması,
- Sağlık çalışanlarına riskli birimlerde çalışanlar öncelikli olmak kaydıyla onlarında taşıyıcı olabileceği ön görüsü ile Covid-19 testinin yapılması ve pozitif çıkan sağlık çalışanlarının gerek tedavisi gerekse dinlendirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması,
- Özellikle yeni atanan sağlık çalışanları başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına hem genel hem de çalıştıkları kliniklere özel eğitimlerin planlı bir şekilde sağlanması,
- İdari görevde bulunan sağlık çalışanlarının sayılarını asgariye indirerek ihtiyaç olan birimlerde görevlendirilmesi,
- Hemşirelik Kanunu, Hemşirelik Yönetmeliği ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer almayan uygulamalardan olan “Bakım Hizmetleri Müdür Yardımcılığı” ve “Sorumlu Yardımcılığı” pozisyonlarında çalışan hemşirelerin aktif hemşirelik yapmalarının sağlanması,
- Ayniyat, sarf depo, eczane depo, tıbbi sekreterlik vb. birimlerde çalıştırılan sağlık çalışanlarının aktif hemşire olarak kliniklerde görevlendirilmesi,
- Adam kayırma algısını ortadan kaldırmak için tüm kliniklerde ve idari birimlerde çalışan sağlık çalışanlarının mesai saatlerinin eşitlenmesi ve hazırlanan listelerin tüm personel tarafından görünür hale getirilmesi,
- Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışanların motivasyonunu arttırması ve olası durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini gösteren klinik yol haritalarının hazırlanması ve hazırlık aşamasında çalışanların görüşlerinin sorulması,
- Ailesine bulaştırma, hasta olma, eşe/çocuğa özlem duyguları ile görev yapan sağlık çalışanlarının sadece bu dönemde değil, sonrasında da kendilerini güvende hissettikleri, kararlara katılımda söz sahibi olabildikleri, eleştiri ve korkudan uzak çalışma ve dinlenme ortamlarının sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması,
- Nitelikli insan gücünün ivedilikle değerlendirilmesi ve mevzuata uygun şekilde görevlendirilmesi ve benzeri uygulamalar bu süreçte ve sonrasında sağlık çalışanlarının motive olmasını sağlayacak girişimler olacaktır.
Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı son atamalar yeterli midir?
Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamadan 2020 yılı içinde 32 bin sağlık ve yardımcı sağlık personeli alınacağını biliyoruz. Bu sayının yaklaşık 11.000 kadarının hemşire olduğu açıklandı. Bakanlığın yaptığı hesaplamalara göre bu rakamlar yeterli rakamlar olabilir. Ancak salgının alabileceği boyut yeteri kadar tahmin edilemediği için bu sayının yetip yetmediğini zaman gösterecektir.
Virüs nedeniyle kaç sağlık çalışanının hastalanacağı, kaçının tedavi olacağı, söylemeye dilim varmıyor ama kaçının kaybedileceği, şu an yasak ama kaçının istifa veya emekli olacağı da etkili olacaktır. Ayrıca ülkemizde öteden beri yaşanan en ciddi sorun, sağlık çalışanlarının sayısının azlığından çok sağlık insan gücünün yanlış istihdamı nedeniyle yaşanan sorundur.
Personel dağılım cetvelinde sağlık çalışanı olarak görülen hatırı sayılır sayıdaki sağlık insan gücü, maalesef sağlık hizmetlerinin sunumundan çok geri hizmette ve idari hizmetlerde çalışmaktadır. Kemikleşmiş bu sorun çözülmeden ülkemizde hiçbir dönem sağlık personeli eksikliğinin giderilemeyeceğini düşünmekteyim.
Son olarak değerlendirmek istediğiniz konu var mıdır?
Haftalardır ülke olarak koronavirüs salgını ile mücadele ediyoruz. Avrupa’nın yeni koronavirüs merkezi olduğunu, her gün dünyada ve ülkemizde koronavirüsten kaybettiğimiz canların sayılarının gün gün arttığını görüyoruz. Sağlık bakanının ve tüm yetkililerin toplumu korumaya yönelik çabalarının farkındayız.
Bizler toplumun bir ferdi olarak, bu ülkenin okullarında, bu toplumun kaynakları ile eğitildik. Hemşirelik eğitimimizde toplum sağlığını en ön plana almayı, insanı en yüce değer olarak kabul etmeyi öğrendik. Yaşamı kutsal kabul ettik. “Herhangi bir ırk, inanç, renk, siyasal veya sosyal durum ayrımı gözetmeksizin hastalarımıza bakacağımıza, hayatı korumak, ıstırabı hafifletmek, sağlığı yüceltmek için gerekecek her türlü çabayı göstereceğimize’’ ant içerek bu mesleğe başladık. Bizler yüklenmiş olduğumuz sorumlulukların farkındayız.
Bu süreçteki tek talebimiz; meslektaşlarımızın, çalışan ve hasta güvenliğini sağlayabilecekleri çalışma ortamlarında mesleklerini icra edebilmeleridir. Kişisel koruyucu ekipmana ulaşmada sorun yaşamamalarıdır. Sağlık çalışanı istihdamının arttırılarak, sahada çalışanların aşırı iş yükü ve yorgunluk nedeniyle hasta güvenliğini riske atacak hatalar yapmalarının önlenmesidir.
Türk hemşireler derneği olarak meslektaşlarımıza sesleniyoruz;
Değerli meslektaşlarımız,
Hemşireler olarak sizler, Küresel düzeyde salgın olan COVID-19 ile mücadelede bir yandan ön safta görev yaparak hastalarımızı iyileştirmeye çalışırken diğer yandan çalışma ortamında patojene maruz kalma riski taşımakta, uzun ve yoğun çalışma temposu içinde fiziksel ve psikolojik yorgunluk ve gerginlik yaşamakta, kendinizin ve yakınlarınızın sağlığını korunma endişesi taşımaktasınız.
Bu kriz döneminde sorunların titizlikle yönetilmesinde tüm yöneticilerin, klinik liderlerinin ve hemşire meslektaşlarımıza önerilerimizi şöyle sıraladık;
Bu süreçte yöneticiler olarak;
Öncelikle tüm çalışanlarınıza, yoğun ve zorlu bir süreç yaşandığını ancak güvende olduklarını hissettirin. “Güvende olduğunu hissetmek”, Maslow’un tanımladığı en temel gereksinimlerden birisidir. Bunun sağlanması için gerekli koruyucu ekipmanların ve koşulların sağlanması yöneticilerin sorumluluğudur.
Unutmayalım, Korunmazsak Koruyamayız!
Çalışanlar bu gibi kriz durumlarında her zaman lider/yöneticinin yaklaşımı ve mesajlarına daha fazla önem verir. Belirsizlik durumlarında liderlerin ne söylediği, nasıl söylediğine daha fazla dikkat etmesi gerekir. Bu gibi durumlarda çalışanlarda güven oluşturmak için daha sık iletişim kurmak ve şeffaf olmak gereklidir.
Bu nedenle çalışanlarınıza karşı açık olun ve gerçeklere odaklanın
- Belirsizliğin olduğu durumlarda her zaman duygu yoğunluğu (endişe, üzüntü, öfke) yüksektir ve yanlış bilgilere inanılabilir.
- İnsanların neyin doğru olabileceği hakkında bilgi edinmek için gidebilecekleri güvenilir olan bir kaynak olduğunuzdan emin olun. Güvenilir bilgiye ihtiyacınız varsa, Sağlık Bakanlığı, bu alanın uzmanı olan bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) düzenli olarak koronavirüs ve COVID-19 durumu hakkında güncellemeler yayınlamaktadır. Bunlardan yararlanın ve ekibinizin de bu kaynaklardan bilgi almasını sağlayın.
- Doğru olmanın yanı sıra, net olun. Çalışanlar ve diğerlerinin endişe, üzüntü gibi duyguları yoğun olduğunda, nüansları daha az kavrayabilirler. İletişiminizin kesin olduğundan ve karışık mesaj içermediğinden emin olun. İnsanlar anlamadıkları şeylere güvenmezler, bu yüzden ne kadar açık ve net olursanız o kadar iyi olur. Neleri paylaştığınız ve ne zaman paylaştığınıza dikkat edin. Bir kez bir şey söylemiş olmanız, insanların onu gördüğü veya duyduğu anlamına gelmez. Farklı insanlar mesajları farklı şekilde duyacak ve sadece kendi süreçlerinde bulundukları yere göre katılabileceklerdir.
- Anlayışlı ve empatik olun
- Çalışanlarınıza ve diğerlerine onları dinlediğinizi ve önemsediğinizi bildirin. Bir şeyleri değiştiremeseniz de mücadeleleri ve zorluklarını anladığınızı ve takdir ettiğinizi ifade edebilirsiniz. Bunları kabul ederek insanların rahatsızlıklarını ifade etmesine fırsat verin.
- İnsancıl olun
- Bu stresli dönemde sizin de çeşitli güçlükler yaşadığınızı, sorunları çözmeye çalıştığınızı abartmadan çalışanlarınıza iletin. İletinizin içeriği açısından, bazı sorunları bildiğinizi ve henüz yanıtlarının olmadığını söylemek de uygundur. Bu tür bir şeffaflık da güven doğuracaktır.
- Çevrenizdekiler için birleştirici olun
- İnsanlar başkalarıyla ortak hareket ettiklerinde önemli ölçüde motive olurlar. Bu birlikteliği sağlamak için biz bilinci ile hareket edin “biz” - “birlikte başaracağız” mesajını verin.
- Çevrenizdekilere büyük resmi göstermeye çalışın
- Belirsizlik zamanlarında, insanların bakış açıları daralabilir ve kendilerine veya acil ihtiyaçlarına odaklanabilirler. Bu nedenle onlara asıl konuyu, daha büyük resmi hatırlatın. Bu sadece, çalışanlarınız, gruplar ve hatta kurumunuzla ilgili olmayan tüm dünyayı etkileyen bir durum. İnsanlar, kendilerine daha az odaklandıklarında ve etraflarındaki insanların refahı ile ilgilenirken daha iyi baş ederler.
- Pragmatik olun
- İnsanlar, zorlu durumlarda birileri tarafından yönlendirilmeye daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle onlara neye ihtiyacınız olduğunu ve neler yapmaları gerektiğini bildirin.
- Çalışanlarınıza bu süre zarfında hastalarına/sorunlarına odaklanmalarını, meslektaşlarını desteklemelerini isteyebilirsiniz.
- Çalışanlarınızdan söylenti yaymak yerine soru sormalarını isteyebilirsiniz. Bu tür pragmatik, eyleme yönelik öneriler çalışanların işe odaklanmasına yardımcı olacaktır.
- Çalışanlarınıza, zorluklar olsa da birlikte başaracağınızı bildirin, bir belirsizlik içinde olabilirsiniz, ancak insanlar başaracağınızı bilmek isterler.
- Seçici olun
- Genel olarak, kelimelerinizi dikkatlice seçin. Çalışanlar liderin her kelimesine odaklanma eğilimindedir - Mesajınızı her açıdan düşünün ve iletişiminizi geliştirirken kelimelerinizin kişiden kişiye nasıl geçeceğini ve potansiyel olarak (yanlış) yorumlanabileceğini düşünün. Doğru ama zehirleyici olmayan, destekleyici, hor görmeyen ve ulaşılabilir ama duygusal olmayan kelimeleri seçin.
- Özetle, bir lider olarak, insanların sakin, odaklanmış ve meşgul olmalarına yardımcı olmada kritik bir rolünüz var.
- Açık olun, gerçeklere odaklanın, aynı zamanda insani olun ve empati gösterin. İnsanları bir araya getirin ve daha geniş bir bağlamla odaklanmaları gereken şeyi görmelerine yardımcı olun.;
- Somut önerilerde bulunun ve pragmatik taleplerde bulunun. Aynı zamanda, şu an ve geleceğe odaklanın ve insanların umutlu olmasına ve sakin kalmasına yardımcı olun.
- Sözleriniz ve mesajınız hakkında seçici olduğunuzda, denizler dalgalı ve belirsiz olsa bile olumlu bir yol gösterici olabilirsiniz.
Sayın yetkililer size de bir çağrımız var,
Hasta ile en çok karşılaşan,en çok zaman geçiren ve en kritik pozisyonda görev alan hemşirelerin; çalışması,korunması,organizasyonu ve motivasyonunun sağlanması için sağlık bakanlığı bilim kurulunda ve il pandemi kurullarında yer almak istiyoruz.
Sevgili Konya’lılar;
Lütfen koruyucu olarak alınan tüm önlemlere harfiyen uyunuz. Bu süreci bir salgın süreci değil de sizlere verilmiş olan tatil fırsatı olduğunu düşünerek evde kalmanın keyfini çıkarınız. iyi beslenip, iyi uyuyun!
Korkmayınız! Eğitimli, bilgili ve deneyimli TÜRK HEMŞİRELERİNE EMANETSİNİZ.
KAYNAK: Türk Hemşireler Derneği Konya Şube başkanı Canan Güngör'ün bu röportajı Konya'da yerel yayın yapan Anadolu'da Bugün gazetesinin 7 nisan 2020 tarihli baskısından alınmıştır.