Hastalık deneyimi sadece bireyi değil tüm aileyi etkileyen bir süreçtir. Hasta Ailesi ve Yakınlarına Psikolojik Destek bu sürecin içerisinde önemli bir unsurdur. Bu süreçte hem ailenin hem de bireyin Varoluş biçimi tehdit altına girmekte, roller kesintiye uğramakta ve ailede daha önce kurulmuş olan denge değişmektedir. Bu nedenle hemşire, birey kadar aileye de odaklanmalı ve aile birey arası etkileşimin hastaya etkisini yönetebilmelidir. Hemşire, hasta ve ailenin hastalığa ve hastaneye yatışa normal tepkilerini bilmelidir. Hastalık ve hastaneye yatışın nasıl algılandığı, nasıl yorumlandığı, nasıl sembolize edildiği araştırılmalıdır.
Hemşire, aile ile çalışırken ailenin temel özelliklerini ve işlev düzeyini değerlendirmelidir. Çünkü aile üyelerinin hasta bireye destek olmasında ve bireyin hastalıkla baş etmesinde ailenin özellikleri ve işlevsellik düzeyi etkili olmaktadır.
Ailenin Temel Özellikleri
Aile, geleneksel olarak kadın, erkek ve çocuklardan oluşmaktadır. Ancak, evlat edinilmiş çocuklar, önceki evlilikten olan çocuklar, evlenmemiş ebeveyn, yalnız yaşayan ebeveyn ve homoseksüel evlilikler de aile kavramının içinde yer almaktadır.
Hastası olan aile, zaman zaman dışarıdan desteğe gereksinim duyabilmektedir. Aileler bu desteği, yakın Ve uzak akrabalar, tanıdıklar, komşular, arkadaşlar ve hastanın sevgilisinden istemektedirler. Hastayı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bireyler olmaları nedeniyle, bu kişilerin özelliklerinin de tanınması gerekmektedir. Aileyi/hastanın yakınlarını tanıma, aşağıdaki özelliklerle ilgili verilerin toplanmasını gerektirmektedir:
- Allenin yapısı ( Çekirdek/geniş aile)
- Ailedeki bireyler ve özellikleri Sosyal, kültürel yapı (eğitim, statü vb.)
- Destek kaynakları
- Ailenin gelişim dönemleri ve özellikleri
- Aile içi ve çevreyle iletişim yapısı
- Roller, güç yapısı ve işlev durumu
- Sorun çözme biçimi
- Karar verme durumu
- Sağlık alışkanlıkları
- Manevi yaşamlar, değer ve inançlar.
Ailenin işlevselliği
Ailenin pek çok işlevi bulunmaktadır. (şekil 1). Bununla birlikte en temel işlev, üyelerin varoluşu ve yaşam amaçlarını gerçekleştirmesinde destek olmadır. Aksi durumda, aile bütünlüğü ve birliği parçalanmakta ve üyelerin zor zamanlarda birbirlerine yardım etmeleri güçleşmektedir.
Hastalık ve aile
Hastalık, ailenin dengesini bozan bir süreçtir. Aile, sadece hastalık Sürecinden değil, hastane yönetimi, ekonomik sorunlar, sağlık ekibine ulaşma, iletişim, klinik politikalar ve süreçlerden de etkilenmekte, bu konularda da yardıma gereksinim duymaktadırlar.
Gerekli destek ve yardım sağlanmadığında aile hastalığın getirdiği değişimle baş edemeyebilir ve olumsuz baş etme mekanizmaları geliştirebilirler. Bu durumda üyeler kendilerini ümitsiz, çaresiz, yalnız ve endişeli hissedebilirler.
Hastalıkta her aile farklı tepkiler göstererek hastanın bakımını olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedirler. Örneğin bazı aileler yoğun yas duygusu hissetmekte, kayıp yaşayacakları duygusu içinde donup kalmaktadırlar. Bazı aileler ise sürekli olarak personeli suçlamakta, personelin yeterliliğini eleştirmekte, kızgınlık, anksiyete, güvensizlik gibi duyguları nedeniyle personele sürekli sorular sormaktadırlar. Bu davranışlar, aile ve çalışanlar arasında çeşitli iletişim sorunlarına da neden olmaktadır.
Hastalık sürecinde, bazı aileler aşırı koruyucu yaklaşım içinde olabilmektedirler. Hemşirelik uygulamalarını engelleme girişimlerinde bulunabilirler. Bu durum, hemşire ile ailenin aynı görüşü paylaşmadığını göstermektedir. Aile birlikte hemşire, ortak görüş geliştirmelidirler.
Hasta ile sağlık çalışanları arasında hasta için neyin iyi olduğu konusunda çatışma yaşanması doğaldır. Aile, hasta bireyi en iyi tanıyan ve olan değişimleri ilk fark eden yapısı nedeniyle bakım ekibinin içinde aktif olarak yer almalıdır. Aileyle erken ve sürekli işbirliği içinde olmak,hastanın hem hastanede yatarken hem de taburculuk sonrası evde bakımı ve dolayısıyla iyileşmesinde yaşamsal önem taşımaktadır.