Depresyon, üzüntü, mutsuzluk, suçluluk, karamsarlık gibi duygularla belirgin bir duygu durum bozukluğudur. Depresyondaki bireyde duygu durumundaki bozulmaya bağlı olarak her konuda ilgi kaybı, sosyal, mesleksel işlevlerde yavaşlama ya da yetersizlik ortaya çıkmaktadır.
Depresyon, yetişkinlerde en sık görülen psikiyatrik hastalıklardandır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de de kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha sık görülmektedir. Ülkemizde depresyon belirtileri yaygın olarak bedensel yakınmalar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Uluslar arası düzeyde kabul edilen depresyon tanı ölçütlerinde (DSM-IV-TR) “Major depresif episod” olarak adlandırılmaktadır. Major depresyon tanısı konması için aşağıda sıralanan belirtilerden en az beşinin bireyde görülmesi ve iki hafta boyunca süreklilik göstermesi gerekmektedir:
- Üzgün, çöküntü duygu durumu
- Günlük yapılan aktivitelerde karşı ilgi ve hoşnutluğun azalması
- Psikomotor yavaşlama, letarji ya da ajitasyon
- Aşırı yorgunluk, enerji kaybı
- İştahta fark edilir değişme, gözle görülür şekilde kilo kaybı ya da kilo alma
- Uyuma güçlüğü, erken uyanma, uyanıp bir daha uyuyamama, uykusuzluk ya da fazla uyuma
- Ümitsizlik, değersizlik ve suçluluk duygusu, olumsuz benlik kavramı
- Düşünmede yavaşlama, konsantre olma ve karar verme yeteneğinin azalması
- Yinelenen ölüm veya intihar düşünceleri
Fiziksel Hastalıklara Bağlı Olarak Gelişen Depresyon
Depresyon, AİDS, kanser, böbrek hastalıkları, epilepsi, demans, hipotroidi, Addison hastalığı, kalp-damar astalıkları, kafa travmaları,diyabet, gibi fiziksel hastalıklara bağlı ya da hastalıkların tedavilerine ikincil olarak ta gelisebilmektedir. Çalışmalarda normal populasyona göre bu hastalıklarda depresyon görülme oranı normalden daha yüksek bulunmuş ve %20-47 arasında değiştiği belirlenmiştir. Özellikle ağrı çeken kanser hastalarında depresyon sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle fiziksel hastalık tanısıyla yatan hastalarda epresyon belirtilerinin tanınması, tedavisi ve bakımı önemlidir.
Özellikle kronik ya da ölümcül hastalığı olanlarda depresyona bağlı kendine zarar verme ve intihar girişimleri ortaya çıkabilmektedir. İntihar girişimlerinin %10u hastanede yatan hastalarda ortaya çıkmaktadır.Yaşlı olma, yalnız yaşama, Sosyal desteğin olmaması, ekonomik sorunlar yaşama, daha önce intihar girişiminde bulunma gibi durumlar, depresyonu olan hastalarda intihar girişimi açısından riskli durumları oluşturmaktadırlar.
Depresyonun tedavisi
Depresyonu olan hastanın tedavisi, hastalığın şiddetine göre hastanede yatırılarak veya ayaktan izleme yapılmaktadır. Depresyonu olan hastalar genellikle hastaneye yatmayı istemezler. Çünkü, depresyona bağlı olarak gelişen umutsuzluk duygusu ve kendilerini değersiz hissetme nedeniyle karar veremezler. Ayrıca bireyler toplumda etiketlenmekten korkmaları nedeniyle de hastanede yatmaya karşı çıkabilirler. Ancak presyonun şiddetli olması, kendine ve başkalarına zarar verme riski, intihar girişiminde bulunma, daha önce intihar girişiminde bulunmuş olma gibi durumlar hastaneye yatırarak tedaviyi gerektirmektedir.
Fiziksel hastalık nedeniyle hastanede yatanlarda depresyonun tanınması ve ekip yaklaşımıyla ele alınması oldukça önemlidir. Depresyonu olan hastaların tedavisinde psikolojik ve biyolojik tedaviler uygulanmaktadır. Psiko farmakolojik ve psikoterapik yöntemlerin birlikte uygulanması tedavide başarıyı arttırmaktadır.
Psikolojik tedaviler
Psikolojik tedaviler içinde psikodinamik tedaviler, bilişsel-davranışçı tedaviler, aile, grup ve bireysel terapiler yer almaktadır. Bu tedavilerde hasta, destekleyici yaklaşımlarla ele alınır. Psikolojik tedavilerde, depresyonun ortaya çıkışını açıklama biçimlerine odaklı olarak girişimler değişmektedir.
Örneğin, bilişsel terapi kişiye olumsuz şemalarını fark etmesi ve değiştirmesini, kendisi ve durum hakkında gerçekçi düşünmesini sağlamaya yönelik tedavilerdir. Aile terapisi, depresyonu olan hastada, odak noktası aile olduğunda, çok etkili sonuçlar verebilmektedir.
Aile terapisi, depresyonun tüm aile üzerindeki etkisini değerlendirme ve ele alma açısından da olumlu sonuçlar vermektedir.Grup terapisi, hastaların birbirini etkileyip kendilerini güvenle ifade edebilecekleri daha büyük bir toplumun küçük bir örneğini temsil etmektedir. Hastalara kişiler arası süreci geliştirme, sosyalleşme, benzer durumları paylaşma, birbirine destek olma ve sorunlar için farklı seçenekler geliştirme gibi nedenlerle yarar sağlamaktadır.
Biyolojik tedaviler
Biyolojik tedavilerin başlıcaları, ilaç tedavileri ve elektro konvülsif terapilerdir(EKT). İlaç tedavisinde trisiklik antidepressanlar, MAO inhibitörleri, seçici seratonin geri alım inhibitörleri kullanılır. Bu ilaçların etki ve yan etkileri hemşire tarafından dikkatle gözlenip ele alınmalıdır. Bazı antidepresanların asırı dozda alındıklarında toksik etkileri söz konusudur.
EKT tedavisi diğer biyolojik tedavi biçimidir. 1950’li yıllarda hastane psikiyatrisinde en sık uygulanan, 70. 130 voltluk elektrik akımının 0.1-0.5 saniye uygulanmasıyla yapılan bir tedavi biçimidir. EKT daha çok acil Sonuç alınması gereken ve intihar riski yüksek olan hastalara uygulanır.Çünkü çoğu antidepresanlar 3 haftalık kullanımdan sonra duygu durumunu etkilemeye başlar.
Bu tedavinin öncesinde hasta ve aile bilgilendirilmeli ve hastanın onayı alınmalıdır. Beyin tümörü, KİBAS olan hastalar, MI geçiren hastalar, Osteoartrit, ekstremitelerde kırık, retina yırtılması, anevrizma, kardiyovasküler hastalıklar, ve solunum güçlüğü olan hastalara uygulanması risklidir. Tedavi sonrası hastada 1-6 ay içinde düzelen bellek yitimi görülebilir.
Depresyonu olan hastanın hemşire bakımı
Depresyonu olan hastanın hemşire bakımı, depresyonu önleme, tanıma, tedavi уe bakımında rol almayı içermektedir. Hemşire hastada görülebilecek, depresyon belirti ve bulgularına yönelik aşağıdaki konularda belirleme yapmalıdır:
- Genel görünüm ve davranışlar: Sıkıntılı, tedirgin, üzüntülü görünüş yüz ifadesi ve beden duruşu vardır. Hareketler yavaş, hastanın kendine bakımı yetersiz
- Konuşma ve ilişki kurma: Alçak sesli, yavaş konuşmayanıt vermede isteksizlik, çok ağır depresyonda hiç konuşmama (mutizm)
- Duygulanım: Üzüntü, acı, karamsarlık, anksiyete, isteksizlik, duygulanım azalması zevk alamama(anhedonia). Özellikle sabah bunaltısı, kendini dinlenmemiş hissetme.
Bilişsel yetiler: Bilinç açık, algı bozukluğu, yönelim bozukluğu yok, unutkanlıktan yakınma ve zamanın hiç geçmemesinden yakınma olabilir - Düşünce akışı ve içeriği: Düşünme yavaş, içeriğinde pişmanlık, kendini eleştirme, suçlama, umutsuzluk ve olumsuzluk vardır. Değersizlik düşünceleri,küçüklük sanrıları (mikromanyak), cezalandırılma beklentileri olabilir. İntihar düşünceleri gelişebilir.
- Hareket; Yavaş(psikomotor yavaşlama), çok ağır anksiyetesi olanlarda yerinde duramama, aşırı hareketlilik olabilir.
- Fizyolojik belirtiler: Enerji azlığı, güçsüzlük, halsizlik. Uyku, yeme isteği azalır/artar, cinsel isteksizlik Hareketlerde azalma nedeniyle konstipasyon