AIDS 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde homoseksüel erkeklerde görülen bir hastalık olarak ortaya çıkmış, kısa sürede özellikle biseksüel erkekler aracılığı ile kadın popülasyonuna da yayılmıştır.
Etkeni retro virüs grubundan olan insan immün yetmezlik virüsü olan “HİV” virüsüdür. Dünya üzerinde her ay 440,000 yeni insana virüs bulaştığı bilinmektedir.
Birleşmiş Milletler HİV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS) verilerine göre l 996 yılı temmuz ayı ortalarında dünyada 21.8 milyon yetişkin ve çocuğun HIV/AIDS ille yaşadığı belirtilmektedir. Bu rakamın 19 milyon kadarının Sahra Altı Afrika, Güney ve Güneydoğu Asya’da bulunduğu bildirilmiştir.
Günümüzde ise 40 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu düşünülmektedir. HIV virüsü, cinsel ilişki, enfekte kan ve ürünleri, enfekte anneden çocuğa gebelik, doğum ve emzirme ile, enfekte iğne ve diğer aletlerle bulaşabilmektedir.
Tanı ise günümüzde en etkin ve pratik yöntem olan ELİSA ve HIV antikorlarının saptanmasına yönelik uygulanan testlerle konulmaktadır.
Virüs ile bulaşmış kişilerin %60’ında hastalık gelişmekte, %10’u AIDS, %20-30’u kadarında AIDS Related Complex gelişmektedir.
AIDS’in klinik tablosunda tüm sistem tutulumlarına yönelik çeşitli semptom ve bulgular (ateş, halsizlik, terleme, miyalji, ağızda aft, anoreksi, bulantı, diyare, noneksudatif farenjit, baş ağrısı, fotofobi, menenjit, ensefalit belirtileri, priferik nöropati, Gullain Barre Sendromu, yaygın lenfadenopatiler, hematolojik tutulum sonucu dişeti kanamaları, peteşiler, anemi, lenfopeni, nötropeni, Odinofaji, disfaji, miyokardit, perikardit, endokardit, aritmiler, hiponatermi ve çeşitli enfeksiyonlar) görülmektedir.
Tedavide HIV’i inaktif hale getirecek antiviral ilaç tedavisi, bağışıklık sistemini uyarıcı kemik iliği, lenfosit nakli, gama interferon, interlökin 2 ve alfa interferon kullanılabilmektedir.
Fırsatçı enfeksiyonlar ve malign hastalıklara yönelik olarak; antibiyotikler, kemoterapi, radyoterapi ve alfa interferon tedavisi kullanılabilmektedir.
Hemşirelerin özellikle AiDS’li bireyin sistematik olarak değerlendirilmesi, semptomlara yönelik bakımın planlanması ve uygulanmasında önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Aynı zamanda hemşireler AIDS’in yayılmasını önleme ve AIDS’ten korunma konusunda bireylere gerekli bilgi ve deneyimlerin kazandırılmasında sağlık eğitimcisi olarak anahtar role sahiptir.
Hemşirelik Tanısı: Acı çekme – keder nedenleri:
- Yaşam tarzı değişikliği,
- Fiziksel yeteneklerde azalma,
- Fiziksel görünümde değişiklik,
- Yaşamı tehdit eden hastalık olması
Beklenen Sonuçlar:
Acı çekme-keder sürecinde durumunu kabul etmeye doğru bir gelişme göstermesi; etkili baş etme yöntemlerini kullanması, geleceği ile ilgili kararlara katılması.
Hemşirelik Girişimleri:
- Bireyi yaşantısındaki değişimlere duyarlı olmak (Hasta-hemşire arasında güven verici bir etkileşim oluşmasını sağlar.)
- Hastanın duygu, düşünce, öfke ve umutları konusundaki duygularını paylaşması için cesaretlendirmek
- Açık iletişimi sağlamak, aktif dinlemek, sözel olmayan ipuçlarını değerlendirmek, empatik ve sabırlı bir yaklaşımla terapotik bir çevre oluşturmaya özen göstermek.
- Bireyi hastalığı, tedavisi, prognozu hakkında soru sorması ve istiyorsa bilgi alması konusunda cesaretlendirmek
- Bireyin iyilik durumunu etkiliyorsa etkisiz baş etme davranışlarına sınır koymak.
- Yakınları ve diğer bireylerle özel ve kesintisiz zaman planlaması yapmasını sağlamak.
- Sosyal destek grupları, elektronik ortamdaki gruplar gibi hasta ya da diğer bireylerle görüşebilmesi için bilgi sağlamak
- Sosyal hizmet uzmanı, psikolog, psikiyatrist gibi diğer sağlık çalışanları ile iş birliği halinde acı çekme sürecini değerlendirmek.