Dünya’da hemşireliğin tarihi kadının şifa verici rolü ile başlar. Tarihçiler hemşireliğin gelişiminin İsa’ya dayandığını belirtmişlerdir. İsa’nın sosyal ve dinsel liderliğinin ışığında pek çok zengin ve asil kadın rahibe olarak kendilerini sağlık ve sosyal yardım hizmetlerine adamışlardır. Dini kuruluşlara bağlı bir grup kadın ev ziyaretleri yaparak açları doyurmuşlar, ihtiyacı olanları giydirmişler ve hastalara evde bakım vermişlerdir. DEKANESLER adı verilen bu kuruluşta çalışan PHOBE bugünkü anlamda ilk ziyaretçi hemşire (halk sağlığı hemşiresi) olarak anılır.
Ortaçağda Hemşirelik hizmeti olarak yapılanlar hastaların fizyolojik gereksinmelerine yardımcı olmak, ruhsal ve dinsel yönden desteklemekti. 16. yüzyılın başlarında Avrupa’da kilise ve manastırlardaki bilim ortamı, yerini dinsel inançların, politik ve ekonomik güç uğruna sömürüldüğü bir düzene bırakmıştı. Derebeylik düzeni nedeniyle yoksullaşan köylüler yer yer ayaklanmaya başladılar. Yöneticiler derebeyliğe karşı başlatılan köylü ayaklanmasının liderleri olarak, onların içinde yaşayan ve kendileri de birer köylü olan hemşireleri gördüler. Bu nedenle gerek kilise gerekse eyalet yöneticileri, halkı hemşirelere karşı örgütlediler. Bu kargaşa içinde hemşirelerin yaptıkları iş büyü olarak nitelendirildi ve dinsel gerekçelerle işkence görerek öldürülmeleri yasal sayıldı. 15. yy sonlarıyla 16. yy başlarında Almanya, İtalya ve diğer bir çok Avrupa ülkesinde binlerce kadın öldürüldü.
Protestanlığın başlangıcı ile hemşirelikte “karanlık çağ” başlamıştır. Bunun nedeni hemşirelik ve hasta bakımının katolik kilisesi ile çok sıkı bağlar içinde bulunması idi. Din devriminin ortaya çıktığı ülkelerde tüm hastaneler kapatıldı ve hasta bakım hizmetleri de yasaklandı. Ancak giderek hasta bakım gereksinimi kendini güçlü olarak duyurdu ve yeniden hastaneler açıldı. Bu hizmet zorunluluktan kaynaklanıyordu ve çalışanlara ücret ödeniyordu. Bu dönemde hemşirelik mesleği toplumsal konumunu yitirmişti. Artık hemşireler “alt tabaka” halktan sayılıyordu. Endüstriyel gelişimin hızlanması ve kentleşme; özgürlük, insan ve kadın hakları adına gelişen fikir ve olaylar ve savaşlar hemşireliğin yeniden doğuşuna neden olmuştur. Bu değişim ortamında Florance Nightingale (1820-1910) 19.yy ortalarında ortaya çıkmıştır.
19. yy’da hemşirelik Nightingale’nin düşüncelerine ve çabalarına dayanarak yeniden doğmuştur. Bunun için en büyük fırsatı da İngiliz askerlerine bakmak için Üsküdar’a gitmesi istendiğinde bulmuştur. Kırım savaşı sonrası Florance Nihgtingale hastanelerde hastane hemşireliği ve hemşirelik eğitimini organize etmiştir. Florance Nihgtingale “sağlık hemşireliği” kavramıyla hastalıkların önlenmesi ve sağlığın geliştirilmesinden söz etmiştir.
Sağlığın geliştirilmesine yönelik 5 önemli nokta üzerinde durmuştur. Bunlar;
- temiz hava,
- temiz su,
- temizlik,
- aydınlık ,
- etkin su akıtımı (kanalizasyon)’dır.
Nightingale ayrıca;
- yeterli beslenme,
- dinlenme,
- sanitasyon ve
- hijyenin sağlık için gerekli olduğu üzerinde de durmuştur.
Florance Nihgtingale ve Rathbone’un önderliğinde evlerde hasta bakacak ziyaretçi hemşireleri yetiştiren ve 1.5 yıllık eğitim veren ilk okul 1862 yılında Liverpol’da açılmış ve bu okuldan mezun olanlara “halk sağlığı hemşiresi” ünvanı verilmiştir. 1893’de hemşireler arasında mesleki ilişkileri düzenleyen ve eğitim standartlarını belirleyen Ulusal Hemşireler Birliği (National League for Nursing, NLN) kuruldu. 19. yüzyıl ile birlikte hemşireler mesleksel bilinçlenmeyle beraber örgütlenmeye başladılar .
- 1899, Uluslar arası Hemşireler Konseyi (ICN, International Council of Nurses)
- 1908,1924, Kanada Hemşireler Birliği (CNA, Canadian Nurses Association)
- 1911, Amerikan Hemşireler Birliği (ANA, American Nurses Association)
- 1948, İngiliz Hemşireler Birliği (BNA, British Nursing Association)
- 1971, 1997, Avrupa Hemşireler Birliği (EFN, European Federation of Nurses Association)
Öğr. Gör. Uzm. Berin Bayraklı